Soğuk havanın derideki etkileri

Kış aylarında soğuk hava, rüzgar, düşük nem, kirli hava, asit yağmurları ve kapalı ortamlarda daha uzun süre vakit geçirme zorunluluğu cildimizi olumsuz yönde etkiler.

Soğuk havanın etkisiyle derimizdeki kan damarları büzüşür. Kan dolaşımı yavaşlar ve derinin beslenmesi azalır. Ayrıca, derideki yağ bezlerinin salgısı soğukta azalır. Derimiz kurur, kepeklenir, kızarır, kaşınır ve küçük çatlaklar oluşur. Kuru ve soğuk havalarda dudaklarımız da çatlar ve soyulur. Kışın giyilen elbiselerin deriye sürtmesi sonucunda gelişen kepeklenme ve sertleşmeler küçük çatlama ve yırtıkların oluşmasına katkıda bulunabilir. Derideki çatlaklar dışarıdan gelebilecek enfeksiyonlara karşı duyarlılığı artırır. Ayrıca saçlarda da matlaşma, kuruma ve kırılmalar olabilir.Kışın güneş ışığının azalması sonucu deride incelme, kuruluk ve havadaki zehirli maddelerin artması kırışıklıkların oluşmasına zemin hazırlar.

Melatonin hormonunun güneşsiz ortamlarda daha fazla salgılanması insanların kış aylarını daha stresli ve depresyona eğilimli geçirmelerine yol açar. Böylece sivilce, egzama, sedef, vitiligo gibi önemli deri hastalıkları stresle tetiklenir. Soğuk havanın neden olduğu cilt kuruluğu cildin yaşlanma sürecini kolaylaştırır.

Kış aylarında kullanılan kapalı ayakkabılar, botlar ve çizmeler oluşturdukları sıcak, karanlık ve nemli ortam yüzünden, mantarın büyümesi için ideal bir zemin hazırlar. Mantar ayaklarda, cildin kurumasına, kızarmasına, kabarmasına, kaşınmasına ve soyulmasına sebep olur.

Çok soğuk hava koşulları tırnakların soyulmasına neden olabilir. Aşırı soğuk hava tırnak katmanlarının susuz kalmasına, kurumasına ve soyulmasına yol açabilir.

Kış aylarında havadaki nem azalırken kullanılan kalorifer, soba ve klima gibi cihazlar odanın nem oranının daha da azalmasına neden olur. Ayrıca bu kapalı ortamlarda uzun süre vakit geçirmek zorunluluğu deri kuruluğunu artıracaktır. Öyleyse cilt kuruluğuyla şiddetlenen deri hastalıklarının önlenmesinde nemlendiricilerin kullanılması yanında ev ortamının nemlendirilmesi de büyük önem taşır.

Cilt temizliğinde, cildin PH değerine uygun tıbbi temizlik ürünleri kullanılmalı. Günde birkaç kez duş almak, sık sabun kullanmak cilt kuruluğunu artırır. Özellikle çok sık duş alan kişiler,  banyodan sonra mutlaka nemlendirici kullanmalıdır. Günde en az 1-1.5 litre su içilmeli, sokağa çıkıldığında soğuktan koruyucu giysiler giyilmeli ve eldiven kullanılmalıdır. Kalorifer peteklerinin üzerine ıslak havlu, sobanın üzerine su koyulması odanın nemlendirilmesi açısından faydalıdır. Saçlar kirli ve kuru havadan daha çok etkileneceği için şapka ya da bere ile korunmalıdır.

Sivilce(akne)

Akne; yüz, sırt ve gövdede yer alan, yağ bezlerinin aktivitesinden kaynaklanan sivilcelerdir. Başlıca ergenlik aknesi ve erişkin aknesi (25 yaşından sonra) olarak 2 ayrı dönemde görülmektedir. Hafif, orta ve şiddetli tipleri vardır.
Alında hafif derecede sivilceler
Yüzde orta şiddette sivilceler
Yüzde şiddetli sivilceler
Çok şiddetli kistik sivilceler 


Akne neden olur? 

Ergenlik döneminde artan yağ salgısı kıl yapısı ve yağ bezlerinde birikerek komedon adı verilen siyah veya beyaz noktaları oluşturur. Sürülen yağlı kremler, terleme, makyaj gibi durumlar ve uygun temizleyicilerin kullanılmaması gözenekleri tıkar ve tıkanan gözeneklerde biriken bakteriler sivilcelere yol açar.

Güneş ile aknenin ilişkisi var mıdır? 

Güneş ışınları akneyi hafifletebilmektedir. Ancak yağsız güneşten koruyucu ürünler kullanılmalı ve direk güneş altında durulmamalıdır. Aksi halde leke kalabilir. Akne tedavi edilmese de olur mu? Aknenin tekrarlaması, psikolojik stres oluşturması, kalıcı izler bırakabilmesi nedeniyle mutlaka dermatoloji uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerekir. Tedavi süresi hastanın durumuna göre belirlenir.

Akne nasıl tedavi edilir? 

Aknenin şiddetine göre tedaviniz düzenlenecektir. Her hasta birbirinden farklıdır ve her hastanın tedavisi ayrıdır. Ortalama 2-4 ay gibi sürede yanıt alınmaktadır. Günümüzde akne tedavisinde başlıca 4 yol izlenmektedir. 

1. Krem Tedavileri: Hafif ve orta dereceli aknelerde içerisinde antibiyotikler (eritromisin, klindamisin, tetrasiklin),  benzoil peroksit, retinoid, tretinoin, izotretinoin, adapalen bulunan ürünler kullanılabilir.  

2. Ağızdan antibiyotik tedavisi: Dermatoloğunuz uygun bulduğu durumlarda tetrasiklin, eritromisin veya azitromisin grubu antibiyotikler 2-6 ay arası kullanılabilir.

3. İzotretinoin tedavisi: Genellikle şiddetli aknelerde ya da antibiyotik tedavisine yanıt alınmayan olgularda etkili olan A vitamini türevi bir ilaçtır. Çok etkili bir tedavi olmasına rağmen çeşitli yan etkileri bulunmaktadır. Bunlardan en sık deri kuruluğu özellikle dudak kuruluğu görülür, ancak bu yan etkilerin çoğunluğu tedavi sonrasında kaybolmaktadır. Tedavi öncesi ve tedavi sırasında karaciğer testleri ve kan yağlarına rutin olarak bakılmaktadır. Tüm yan etkiler ilaç kesildiğinde genellikle kaybolmaktadır. Doğurganlık dönemindeki genç kadınlarda ilaç kullanmadan önce, tedavi sırasında ve tedaviden sonraki 1 ay gebelik testi yaptırılmalıdır. Tedavi esnasında en az iki doğum kontrol yöntemi ile korunmalıdır. 

4. Diğer yöntemler: Bazı hastalarda oral kontraseptif ilaçlar, lazer, radyofrekans ve fototerapi ile ilgili aknede başarılı sonuçlar bulunmaktadır. Tedavide en önemli noktanın, hekimle uyumlu olup, verilen önerilere uymak olduğu unutulmamalıdır. 

Aknenin nedeni karaciğer bozukluğu mudur? 

Akne ile karaciğer bozukluğu arasında bir ilişki yoktur.

Aknede genetik bir yatkınlık var mıdır? 

Genetik bir yatkınlık söz konusu olup ailesinde şiddetli akne sorunu olan bireylerde daha sık görülür.                                 
Diyet ile akne arasında bir ilişki var mıdır? 

Akne ile yediğimiz gıdalar arasında direk bir bağlantı bulunamamıştır. Ancak son zamanlarda, kandaki şekeri hızlı yükselten gıdaların, insülin ve bazı hormonların hızla yükselmesine neden olduğu ve bu şekilde akneyi tetiklediği gösterilmiştir. Bu gıdalar; çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, fast food gıdalar, yağda kızartma, hazır meyve suları ve krakerlerdir. Bu tür gıdaların aşırı miktarda alınması önerilmemektedir. 

Adet düzensizliği ile akne arasında bir bağlantı var mı? 

Akne 25 yaşından sonra başladıysa, adet düzensizliği, kilo artışı, çene, karın ve meme başı çevresinde aşırı kıllanma şikayetlerinden birkaçı varsa hormon bozukluğu ve polikistik over hastalığı açısından değerlendirilme yapılmalıdır. Adet dönemlerinde akne şikayeti artabilir, bu hormonların neden olduğu doğal bir süreçtir. 

Akneyi sıkmak önerilir mi?

Kesinlikle akneyi sıkmak ve kurcalamak önerilmez. Kurcalanan aknede iltihap yayılabilir, iz kalma riski artar. Ancak doktor gözetiminde komedonlar temizlenebilir, apseler boşaltılabilir.

Deriniz çok değerlidir, onu dermatologlara emanet edin.






Seboreik dermatit

Seboreik dermatit çoğunlukla kafa derisini etkileyen yaygın bir cilt hastalığıdır. Deride pullanma, kırmızı alanlar ve inatçı kepeklerle kendini belli eder. Seboreik dermatit aynı zamanda yüz, göğüs ön duvarı ve sırt gibi vücudun yağlı alanlarını da etkileyebilir.
Seboreik dermatit genel olarak sağlığımızı etkilemez, ancak rahatsız edici kaşıntı ve kepekler nedeniyle toplumdan uzaklaşmamıza neden olabilir. Bulaşıcı değildir ve her zaman kötü bir kişisel hijyenin de işareti değildir.
Seboreik dermatit, genellikle uzun süreli kronik bir durumdur. Belirtiler kaybolmadan önce birçok tekrarlanan tedaviler gerekebilir. İyileştikten sonra tekrar başlayabilir.
Seboreik dermatite ayrıca kepek, seboreik egzama ve seboreik sedef de denir.Bebeklerde, konak olarak bilinir.

Belirtiler

Kafa derisi, saç, kaş, sakal veya bıyık derisinde pullanma(kepek)
Kafa derisinde, kulaklar, yüz, göğüs, koltuk altı, skrotum ya da vücudun diğer bölümlerinde  lapa lapa kar yağmış gibi beyaz veya sarı renkli pullu veya kabuklu yağlı bölgeler
Deride kızarıklık
Göz kapaklarında kızarıklık veya kabuklanma(blefarit)
Kaşıntı ve batma hissi


Nedenleri

Henüz kesin nedenini bilmiyoruz. Bazı görüşler var:
Deri üzerindeki yağ salgısında saptanan malassezia denen maya mantarı neden olabilir.
Sedef hastalığı ile ilişkili bir iltihabi cevap olabilir.
Mevsimsel olabilir. Kışın ve ilkbaharın başlarında hastalığın kötüleşmeye meylinin olması mevsimsel etkenleri düşündürüyor.

Seboreik dermatite zemin hazırlayan durumlar

Parkinson hastalığı ve depresyon gibi nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar
HIV / AIDS, alkolik pankreatit ,bazı kanserlerde ve organ nakli yapılmış insanlarda görülmesi bağışıklık sisteminin zayıflamasının hastalığın başlamasında rolu olabilir.
Konjestif kalp yetmezliği
Diyabet gibi, obeziteye yol açan endokrin(hormonal) hastalıklar
Bazı ilaçlar
Yüz derisini kazıma veya deriye başka türlü zarar verme

Tanı

Ayırıcı tanı için biyopsi gerekebilir.

Karıştığı hastalıklar

Sedef hastalığı
Bu hastalıkta da kepeklenme ve pullanma ile deride kızarıklık olur. Ancak, genellikle pullanma daha fazla olup gümüşi beyaz renktedir.
Atopik dermatit (egzama).
Bu hastalıkda dizlerinin arkasında ya da boyun önündeki, dirsek kıvrımlarında kaşıntılı, iltihaplı döküntüler olur. Genellikle nükseder.
Rosacea
Bu durum genellikle yüzünde meydana gelir ve çok az pullanma görülür.


Sedef hastalığı (Psoriazis)

Sedef  hastalığı deri hücrelerinin yaşam döngüsünü değiştiren yaygın bir cilt hastalığıdır. Deri yüzeyinde hızla yapılan hücrelere neden olur. Aşırı çoğalan deri hücreleri kalın, gümüş renkli pullar ve kaşıntılı,kuru ve bazen ağrılı olan kırmızı plaklar oluşturur. Sedef hastalığı kalıcı, uzun ömürlü (kronik) bir hastalıktır. İyileşme ve alevlenme dönemleriyle giden bir hastalıktır. Tedavinin birincil hedefi çok hızlı bir şekilde çoğalan deri hücrelerinin çoğalmasını durdurmaktır. Tam bir çare olmasa da tedavi önemli ölçüde bir rahatlama sağlayabilir.

Belirtiler

Gümüşi renkli pullarla kaplı kırmızı plaklar
Genellikle çocuklarda görülen küçük pullu nokta yada damla tarzında kırmızı plaklar
Kanayabilen kuru ve çatlamış deri
Kaşıntı, yanma veya ağrı
Kalınlaşmış, üzerinde minik çukucuklar veya küçük oluklar olan tırnak
Eklemlerde şişlik ve sertleşme

Plakların büyüklükleri noktadan geniş alanlara kadar değişebilir.Çoğu sedef tipi birkaç hafta yada ay alevli bir dönemi takiben daha sonra belirtilerin azaldığı döneme girer ve hatta tamamen iyileşebilir.

Sedef tipleri

Plak sedef

En sık görülen tipdir. Sedefi gümüşi renkli pullarla kaplı kırmızı plaklara neden olur.Plaklar kaşıntılı ve ağrılı olabilir.Genital bölge ve ağız içide dahil olmak üzere vücudun herhangibir yerinde çıkabilir.Sadece birkaç ya da çok sayıda plaklar olabilir.

Tırnak sedefi

El ve ayak tırnaklarını etkileyebilir. Tırnak yüzeylerinde minik çukurlar, anormal tırnak büyümesi ve renk değişikliği ile kendini gösterir. Sedefli tırnaklar gevşeyerek yatağından ayrılabilir.(onikolizis)
Şiddetli olgularda tırnak çökebilir.

Saçlı deri sedefi

Kafa derisi üzerinde sedefi gümüşi-beyaz pullarla kırmızı, kaşıntılı alanlar olarak görünür. Kırmızı veya pullu alanlar genellikle saç çizgisine yakın yerleşir.

Guttat(damla) sedef hastalığı

Özellikle çocuklar ve genç erişkinlerde görülür. Genellikle streptokoksik bakteriyel boğaz enfeksiyonları tarafından tetiklenir. Gövde,kol ve bacaklar ile kafa derisinde küçük su damlası şeklinde yaralar gözlenir. Döküntüler ince pullarla kaplı olup tipik plaklarda olduğu gibi kalın değildir. Kendi kendine kaybolan tek bir atak olabileceği gibi tekrarlayan ataklar olabilir.

Ters sedef

Meme altı, kasıklar, koltuk altı ve cindel organlar çevresinde kırmızı,iltihaplı, pürüzsüz yamalar şeklinde görülür. Sürtünme ve terleme ile daha da kötüleşir. Mantar enfeksiyonları bu tip sedefi tetikleyebilir.

Püstüler sedef(irinli sedef)

Sedefin nadir görülen tipidir. Yaygın yamalar tarzında(generalize püstüler psoriasis) ya da eller,ayaklar veya parmak uçları üzerinde küçük alanlarda meydana gelebilir. Genellikle deri kızarıp hassaslaştıktan sonra saatler içinde içi irin dolu kabarcıklar hızla gelişmeye başlar. Generalize(yaygın) irinli sedefte ateş, titreme , şiddetli kaşıntı ve ishal olabilir.

Eritrodermik sedef

Sedefin en az görülen tipidir. Şiddetli bir şekilde kaşınan ve yanan kırmızı ve pulpul dökülen lezyonlar tüm vucudu kaplayabilir.

Psoriatik artrit(eklem iltihabı)

İltihaplı, pullu deriye ek olarak, tırnak bozuklukları ve tipik olarak şiş ve ağrılı eklem iltihabı vardır. Belirtiler hafiften şiddetliye doğru değişebilir. Herhangi bir eklemi etkileyebilir.Hastalık genellikle diğer artrit formlarında olduğu gibi sakatlığa neden olmasada çok ciddi olgularda ilerleyeci eklem hasarına ve eklem sertliğine neden olabilir.

Hastalığın nedenleri

Sedef hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Tetikleyici etkenler

Enfeksiyonlar(sterptokoksik boğaz yada cilt enfeksiyonları)
Ciltte yaralanma(kesi,kazıma,sürtünme,böcek ısırığı veya şiddetli güneş yanığı)
Stres
Soğuk hava
Sigara içmek
Aşırı alkol tüketmek
Bazı ilaçlar(lityum, betabloker ilaçlar gibi yüksek tansiyon ilaçları, sıtma ilaçları ve iyoditler)
Risk faktörleri
Aile öyküsü
Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar. HIV, boğaz enfeksiyonları
Obesite(şişmanlık):  genellikle deri katları ve girintilerde sedef gelişir.
Sigara içmek

Sedef hastalığı ile birlikte olan durumlar

Bazı hastalıklar sedef hastalarında daha sık görülür
Psoriatik artrit(eklem iltihabı)
Göz hastalıkları:  konjunktivit, blefarit ve üveit
Obesite
Tip 2 diyabet
Yüksek tansiyon
Kalp-damar hastalığı.
Sedef hastalığı olan insanlarda, kalp krizi riski sedef hastalığı olmayanlara göre neredeyse üç kat daha fazladır. Düzensiz kalp atışları ve inme riski sedef olan kişilerde yüksektir. Bunun nedeni aşırı enflamasyon veya obezite ve kalp-damar hastalığı için diğer risk faktörlerinin  artması olabilir. Bazı sedef hastalığı tedavileri anormal kolesterol düzeylerine neden olarak damar sertliği riskini artırabilir.
Metabolik sendrom.
Kalp hastalığı riskini artıran yüksek kan basıncı, yüksek insülin düzeyleri ve anormal kolesterol düzeyleri de dahil olmak üzere bu koşulların bir kümesidir. Sedef hastalığı olan kişilerde metabolik sendrom riski daha yüksektir.
Diğer otoimmün hastalıklar.
Çölyak hastalığı, skleroz ve Crohn hastalığı denilen inflamatuar bağırsak hastalığı olasılığı sedef hastalarında daha yüksektir.
Parkinson hastalığı.
Bu kronik nörolojik durumun Sedef hastalığı olan kişilerde ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir.
Böbrek hastalığı.
Kendine güvensizlik
Depresyon
Sosyal izolasyon(toplumdan uzaklaşma)

Tanı

Fizik muayene ve tıbbi öykü.
Genellikle muayene ve öykü ile tanı konur
Deri biyopsisi
Nadiren, sedefin tam türünü belirlemek için ve diğer bozuklukları ayırd etmek için deriden küçük bir örnek alınabilir. Deri biyopsisi genellikle lokal anestezi uygulandıktan sonra muayenehanede yapılabilir.

Sedef hastalığı ile karışan durumlar

Seboreik dermatit
Yağlı, pullu, kaşıntılı, kırmızı deri ile karakterizedir. Genellikle yüz, üst göğüs ve sırt gibi vücudun yağlı bölgelerinde olur.
Liken planus.
Kol ve bacaklarda kaşıntılı, düz yüzeyli kabarıklıklar şeklinde görünen inflamatuar, kaşıntılı bir deri hastalığıdır.
Gövde mantarı(tinea corporis)
Genellikle kırmızı, pullu halka ya da çember şeklindedir.
Pitriasis rosea
Sarkık çam ağacı dalları görünümü, haberci yama(herald pach) ayırdedici özellikleridir.

Tedavi

Psoriasis deri tutulumu yanında sıklıkla eklem tutulumu ile seyretmekte ancak metabolik sendrom, kardiyovasküler hastalık, psikolojik/psikiyatrik bozukluklar, inflamatuvar barsak hastalığı gibi hastalıkların  psoriasise eşlik etmesi, altta yatan iltihaplı sürecin birçok organa zarar verdiğini göstermektedir. Bunun yanı sıra psoriasis, hastaların yaşam kalitelerini de önemli derecede etkilemektedir. Psoriasis hastalarında yaşam kalitesi, kanser ve diyabet gibi diğer temel kronik hastalıklar kadar etkilenmektedir. Hastalığın kendisi ve tedavisi itibarıyla kişinin iş hayatında, günlük yaşamında zaman ve iş gücü kaybı nedeni ile büyük performans kaybına neden olmaktadır.
Hafif şiddetli psoriasis vakalarında yerel tedaviler yeterli ve başarılı olurken, orta ve şiddetli vakalarda sistemik tedaviye gecikmeden başlanması önerilmektedir. Yerel tedavi genel olarak hafif psoriasisli olgularda tek başına, orta ya da şiddetli olgularda ise sistemik tedaviye ya da ışın tedavisine ek olarak kullanılır. Sistemik tedavi endikasyonları ise eritrodermik psoriasis,
jeneralize püstüler psoriasis, psoriatik artrit ve yerel tedaviler ya da ışın tedavisine yanıt vermeyen yada bu tedavilere uyum sağlayamayan, yaşam kalitesinde ciddi azalmaya neden olan orta-şiddetli plak psoriasistir.



İdiopatik Guttat Hipomelanozis

İdiopatik Guttat hipomelanozis (IGH) nedeni bilinmeyen , sonradan kazanılmış, iyi huylu, derinin rengini kaybettiği yamalar(damlalar) tarzında çok sayıda değişik boyutlardaki döküntüler ile karakterize bir cilt hastalığıdır.

İdiopatik guttat hipomelanozisin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, deriye rengini veren melanosit denen hücrelerin üzerine uzun süre güneşin etkisi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Güneşin melanositlerde melanin denen pigmentin üretimini azalttığı görülmektedir. Melanositlerde %50 azalma saptanmıştır.

Bol güneşli ülkelerde güneşe uzun süre maruz kalan açık tenli insanlarda daha sıktır. 30 yaşından sonra başlar ve genç yaşlarda kadınlarda daha sıktır ve ileri yaşlarda kadın erkek farkı kalkar. Bunun nedeni bilinmiyor. IGH yaştan daha çok güneşe maruz kalma ve güneşten koruyucu pigment maddesinin eksikliği ile ilgilidir. Yaşlılarda her iki cinsde ve koyu tenli kişilerde de görülebilir.

Tipik olarak, genç kadınlarda önce bacaklarda başlar daha sonra kollarda ve güneşe açık olan diğer vücut bölümlerinde oluşur.Yüzün güneşe her zaman açık olmasına rağmen neden erken tutulmadığı açıklanamıyor. Ailesel bir yatkınlığında olduğu kaydedilmiştir.

1-3 mm çapında birbirinden ayrık, köşeli yada dairesel üzeri düz ve açık renkli döküntülerden oluşur. Ancak 10 mm çapa kadar ulaşabilir. Beyaz veya renksiz olur. Genellikle bacak önyüzlerinde belirir.

Topikal steroidler, topikal retinoid, dermabrazyon, kriyoterapi ve minigraftleme gibi tedavi yöntemleri kullanılmıştır.


Pitriazis alba

Pitriasis alba öncelikle çocukları etkileyen düşük dereceli bir ekzema(dermatit) türüdür. Üzerinde karakteristik olarak ince pullanmaları olan soluk renkli(hipopigmentasyon) lekeleri ifade eder.

Pitriasis alba dünya üzerinde yaygın olup çocukların %5 'inde görülür. Özellikle 3-16 yaş arası çocuklarda görülürken aynı zamanda genç ve yaşlılarda da ortaya çıkabilir.Koyu tenlilede daha belirgin ve daha yaygındır.


Hastalığın nedeni tam olarak bilinmiyor. Bazı görüşler var:

  • Sıklıkla cilt kuruluğu ve atopik dermatit ile birliktedir.
  • Genellikle güneşe maruz kalmayı takiben ortaya çıkar.Fakat belki de bu durum hastalıklı bölgenin çevresindeki normal derinin bronzlaşması sonucudur.
  • Ultraviole ışınları
  • Aşırı veya yetersiz banyo
  • Kanda serum bakır düzeyinin düşük olması
  • Malassezia mayaları(bu mayaların ürettiği bir metabolit olan pityria citrin tirosinaz enzimini engelleyerek hipopigmentasyona neden olabilir)

Belirtiler

  • Genellikle 1-20 arasında değişen plaklar şeklinde görülür. 
  • Çoğunlukla yüzde çıkar ve özellikle de yanaklar ve çenede görülür. Daha nadiren boyun, omuzlar ve kolların üst bölümünde olabilir. Vücudun diğer bölgelerinde daha da nadirdir. 
  • Boyutları 0.5-5 cm arasında değişir. 
  • Yuvarlak, oval veya düzensiz şekilde olabilir. 
  • Sınırları belirgin yada düzensiz olabilir. 
  • Kaşınma az yada hiç yoktur.
  • Hipopigmentasyon yaz aylarında ve özellikle koyu tenli çocuklarda daha belirgindir. Kuruluk ve pullanma kışın nem oranı daha düşük olduğundan daha belirgindir.

Tipik olarak, Pitiriyazis alba şu aşamalardan geçer:

  • Hafif kabarık ve pullu pembe plak
  • Üzerinde ince pulları olan hipopigmente plak
  • Daha sonra pulsuz postinflamatuar hipopigmente makul(pulsuz soluk renkli leke)
  • İyileşme

Tanı

Hipopigmentasyona neden olan diğer başka hastalıklardan ayırmak gerekir:

  • Wood ışığı inclemesinde ışık hipopigmentasyonu artırmaz ve floresan vermez.
  • Mikolojik inceleme için kazıntı preperat ve kültür negatif çıkar.
  • Deri biypsisi nadiren gereklidir ve melaninde azalma, hafif spongiotik dermatit görülebilir.

Tedavi

  • Genellikle tedavi gerektirmez
  • Cilt kuruluğu için bir nemlendirici
  • Hafif topikal steroid(hidrokortizon) krem kızarıklık ve kaşıntıyı azaltabilir.
  • Kalsinörin inhibitörleri, pimekrolimus krem ve takrolimus merhemi, hidrokortizon gibi etkili olabilir ve ten rengindeki iyileşmeyi hızlandırdığı bildirilmiştir.
  • Güneş ışınlarına maruz kalma engelenerek hastalığın ortaya çıkması ve gelişimi azaltılabilir.

Hastalık birkaç ay sonra kaybolur. Bazen en fazla 2-3 yıl devam eder. Renk yavaş yavaş tamamen normale döner.

Vitiligo

Vitiligo deride renk kaybına neden olan ve renk kaybının lekeler tarzında görünmesine yol açan bir hastalıktır. Renk kaybının derecesi ve hızı önceden tahmin edilemez. Vücudumuzun herhangibir yerindeki deriyi etkileyebilir. Deri dışında ağız içi, saç ve gözlerin içini etkileyebilir.

Normalde saç, deri ve gözün rengi melanin denilen pigment tarafından belirlenir. Melanin üreten hücrelerin ölmesi veya yeterli çalışmaması sonucu zamanla vitiligo gelişir.

Vitiligo tüm cilt tiplerini etkiler fakat koyu tenli kişilerde daha belirgindir.Vitiligo hayatı tehdit etmez ve bulaşıcı değildir. Deri görünümünün değişmesi bir stres(baskı) yaratarak kişinin kendini kötü hissetmene neden olabilir.Vitiligo tedavisi etkilenen derinin görünümünü düzeltir ancak asıl hastalığı tedavi etmez.


Belirtiler

Vitiligonun ana belirtisi deride beyaz lekeler üreten renk(pigment) kaybıdır.Genellikle, beyaz lekeler ilk olarak eller, ayaklar, kollar, yüz ve dudaklar gibi güneşe maruz kalan bölgeler üzerinde kendini gösterir.

Vitiligo belirtileri şunlardır:

  • Deride renk değişikliği
  • Genellikle 35 yaşından önce saç, sakal, bıyık ve kaşlarda erken kırlaşma yada beyazlama
  • Agız ve burun içi mukozasında renk kaybı
  • Gözün iç tabakası(retinada) renk kaybı yada renk değişikliği
  • Koltukaltı, göbek, genital ve anal bölge çevresindeki deride renksiz yama tarzı lekeler


Vitiligo herhangi bir yaşta başlayabilir, fakat çoğu zaman 20 yaşından önce görünür.

Vitiligo kapladığı alana göre:


  • Yaygın(generalize) vitiligo: En sık görülen tipdir.Renksiz yamalar sıklıkla vucudun simetrik gelen kısımlarına aynı şekilde ilerler.
  • Segmental vitiligo: Vucudun sadece bir tarafını tutar.Genç yaşta çıkmaya eğilimlidir. 1-2 yıl içinde ilerler ve daha sonra durur.
  • Lokalize(fokal) vitiligo: Vucudun bir yada birkaç alanını kaplar.

Hastalığın gidişatını tahmin etmek zordur.Bazen yamalar hiç tedavisiz durur. Fakat çoğu durumda pigment kaybı yayılarak sonunda derinin büyük bir kısmını etkileyebilir. Nadiren deri önceki rengini alır.
Vitiligonun tam bir tedavisi yok. Ancak tedavi süreci durdurur veya yavaşlatır ve derinize biraz renk gelmesi için yardımcı olabilir.

Nedenleri

vitiligo deri, saç ve gözlere renk veren pigment(melanin) oluşturan hücrelerin(melanositler) ölmesi
veya bu hücrelerin melanin oluşumunu durdurması sonucu oluşur. Fakat bunun nedeni tam olarak bilinmiyor:

  • Bağışıklık sisteminin derideki melanositlere saldırması ve onları yok etmesi rol oynayabilir.
  • Aile öyküsü(kalıtım)
  • Güneş yanığı, stres ya da endüstriyel kimyasallara maruz kalmak gibi tetikleyici olaylar neden olabilir.

Komplikasyonlar

  • Sosyal ya da psikolojik sıkıntı
  • Güneş yanığı ve cilt kanseri
  • İris iltihabı gibi göz problemleri(iritis)
  • İşitme kaybı
  • Kuru cilt ve kaşıntı gibi tedaviye bağlı yan etkiler

Tanı

  • Tıbbi öykü:
    Ailenin tıbbi geçmişi gözden geçirilir. Ailede vitiligo,tiroid, diğer otoimmun sistem hastalıkları olup olmadığını öğrenilir.
    Yakın zamanda yaşanan stresli olaylar, yaşam değişiklikleri, güneş yanığı ve döküntüler gibi kişisel bilgileri öğrenmek
    Aldığı ilaçlar, vitaminler ve besin takviyeleri not edilir.

  • Deri biyopsisi ve kan örneği
  • Göz ve kulak burun boğaz muayenesi
Tedavi ve ilaçlar
Birçok tedavi deri rengini geri getirmede yardımcı olabilir.Tedavi sonuçları değişkendir ve önceden tahmin edilemez.Size uygun tedaviyi saptamak için doktorunuz birden fazla tedaviyi deneyebilir.

İlaçlar


  • Enflamasyonu kontrol kremler

Topikal kortikosteroid :Özellikle hastalığın erken devresinde kullanılmaya başlanırsa derinin normal rengine dönmesinde yararlı olabilir. Birkaç ay boyunca cildinizin renginde bir değişiklik görmeyebilirsiniz.
Bu tip kremler etkili ve kullanımı kolaydır. Fakat deriyi inceltip deri üzerinde düzensiz çizgilenmelerin görünmesi şeklinde yan etkilere neden olabilirler. Çocuklarda ve lekeleri geniş olanlarda daha hafif(etkisi daha az) olan topikal stroidler kullanılabilir.

  • Bir D vitamini formu olan topikal calcipotriene krem UV(ultraviole) ışığı yada topikal kortikosteroidlerle birlikde kullanılabilir. Olası yan etkileri cilt kuruluğu, döküntü ve kaşıntıdır.
  • Bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar. takrolimus veya pimekrolimus (kalsinörin inhibitörleri) içeren merhemler özellikle yüz ve boyun, lekeleri küçük alanlara sahip kişiler için etkili olabilir. Bu tedavi kortikosteroidden daha az yan etkiye sahiptir. UVB(ultaviole B) ile birlikde kullanılabilir.Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu ilaçlarla lenfoma ve cilt kanseri arasında olası bir ilişki olduğunu bildirmiştir.

Kombine ilaç ve ışık tedavisi(fotokemoterapi)

Bu tedavi ışık tedavisi ile psoralen denilen bir ilaç birleştirir. Psoralen 'i ağız yoluyla alıp ya da direkt olarak lezyon üzerine uyguladıktan sonra,  UVA ya da UVB ışığına maruz bırakıyoruz. İlaç ışığa karşı cildinizi daha duyarlı hale getirdiği için cildiniz pembe renge döner. 6 ila 12 ay süreyle haftada 3 kez tedavileri tekrarlamanız gerekebilir.Olası yan etkiler şiddetli güneş yanığı, kabarma, kaşıntı, deride aşırı kararma ve katarakt ve cilt kanseri riskinin artmasıdır.Her tedaviden sonra 1-2  gün boyunca güneş koruyucular uygularsanız, UV koruyucu güneş gözlüğü kullanırsanız ve doğrudan güneş ışığından kaçınırsanız son derece yararlı olur. UVA radyasyonu ile oral psoralen 12 yaşın altındaki çocuklar için tavsiye edilmez.

Işık tedavisi

Bu tedavide dar bant UVB ışık kullanır. Haftada üç kez ve bir muayenehane de bile kolayca uygulanabilir. Fotokemoterapiden farklı olarak psoralen gerektirmez. En iyi sonuçlar yüz, gövde ve ekstremitelerde elde edilir.

Lazer tedavisi

Burada UVB ışığın belirli bir dalga boyunu kullanan bir excimer laser kullanılır. Sadece küçük alanlarda kullanılabilir ve genellikle deriye uygulanan bir ilaç ile kombinasyon halinde kullanılır. Yan etkileri kızarıklık ve kabarıklık şeklindedir.

Depigmentasyon

Kalan sağlam deri bölgelerinin rengini kaldırma.Vitiligo yaygın ve diğer tedaviler işe yaramamış ise bu tedavi bir seçenek olabilir. Monobenzone olan bir ilaç etkilenmemiş deriye tatbik edilir. Tedavi 9 ay veya daha uzun süre günde iki kez yapılır. İlacı uyguladıktan sonra en az 2 saat süreyle diğer insanlarla cilt-cilte temasından kaçınmak gerekir.
Yan etkileri kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve cilt kuruluğudur. Depigmentasyon kalıcıdır ve kişi her zaman güneş ışığına karşı son derece duyarlı olacaktır

Cerrahi

Işık tedavisi ve ilaç işe yaramazsa cerrahi sizin için bir seçenek olabilir. Aşağıdaki tekniklerin hedefi deri rengini onararak cilt tonunu eşitlemektir.


  • Deri grefti
    Bu işlemde, doktorunuz normal pigmentli ciltten çok küçük bölümler kaldırır ve pigmentini kaybetmiş alanların üzerine bunları nakleder. Eğer vitiligo küçük yamalar şeklinde ise, bu işlem bazen kullanılır. Muhtemel riskler enfeksiyon, yara izi, kaldırım taşı görünümü, benekli renk ve yeniden renklendirmek istendiğinde bölgenin bozulmuş olmasıdır.
  • Blister(kabarcık) greftleme
    Bu işlemde, doktorunuz genellikle emme ile sizin pigmentli cildiniz üzerinde kabarcıklar oluşturur. Daha sonra kabarcıkların üstleri kaldırır ve renksiz bir deri alanına nakledilir. Muhtemel riskler skar, kaldırım taşı görünümü ve yeniden renklendirmek istendiğinde bölgenin bozulmuş olmasıdır. Skar riski daha  azdır.

Dövme (Micropigmentasyon)

Bu teknikte, doktorunuz deri içine pigment implante eden özel bir cerrahi alet kullanır. Özellikle koyu cilt olan kişilerde, dudak çevresindeki lekelrde en etkilidir. Sakıncaları ten rengini eşleştirmede zorluk , dövmelerin solmaya karşı eğilimi ve bronzlaştırmadaki yetersizlikleri sayılabilir. Ayrıca, dövmeden kaynaklanan cilt hasarı yeni bir vitiligo oluşumunu tetikleyebilir.

Yaşam tarzı

Aşağıdaki kişisel bakım taktikleri sizin cilt bakımı ve görünümünüzü iyileştirmekde yardımcı olabilir:

  • Güneş ve yapay UV ışığı kaynaklarından cildinizi koruyun.
    Vitiligonuz var ve açık bir cilde sahipseniz, özellikle bolca güneş kremi sürün ve en az 30 SPF geniş spektrumlu, suya dayanıklı güneş koruyucu kullanın ve her iki saatte bir yeniden uygulayın.Eğer yüzüyor veya terliyorsanız güneş koruyucuları daha sık kullanın.
  • Ayrıca gölge yerleri seçin ve güneşten cildinizi koruyan giysiler giyin.

Güneşten cildinizi korumak güneş yanığı ve uzun vadede gelişen zararlı etkileri engeller. Kötü bir güneş yanığı durumu daha da kötüleştirebilir. Güneş kremi normal ciltteki bronzlaşmayı azaltarak normal ve renksiz cilt arasındaki kontrast farkını en aza indirir.

  • Etkilenen cildi gizleyin.
    Kapatıcı ürünler derinin görünümünü iyileştirerek  kendiniz daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir. 

Bronzlaştıcı ürünleri su ile akmaz ama yavaş yavaş birkaç gün içinde kaybolur. Eğer bronzlaştırıcı kullanırsanız, Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onaylanmış olarak, dihidroksiaseton içeren birini seçin.
Dövmeden kaçının.Cildinize zarar verdiği gibi yeni bir vitiligonun oluşumunuda tetikler.

Alternatif ilaçlar

Sınırlı sayıda çalışma Ginkgo biloba bitkisinin vitiligosu yavaş yayılan olan kişilerde cilt rengini normale döndürebildiğini göstermektedir. Diğer çalışmalar folik asit ve vitamin B-12 ile birlikde güneş ışığının bazı insanlarda cilt rengini normale çevirdiğini göstermiştir.

Güneşten korunma

Uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmak deride zamanla incelmeye, kırışıklığa, cilt kuruluğuna, lekelenmeye, kılcal damarların genişlemesine, erken yaşlanmaya, deri kanseri oluşma riskinin artmasına ve güneş alerjisinin tetiklenmesine yol açabilir.

Güneşten gelen ışınlar içinde insan sağlığı üzerinde asıl etkili olanlar UV(ultraviole) diye adlandırılan ışınlardır. Bu ışınların %75 i saat 11:00-15:00 arasında yeryüzüne ulaşır. En yoğun olduğu saatler 11:00-13:00 arasıdır.

Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için neler yapmalıyız?

  • Güneş ışınlarının en şiddetli olduğu öğlen saatlerinde (saat 11.00 ile 15.00 arasında) güneşe çıkmamaya özen gösterelim ve gölge yerleri tercih edelim.
  • Şemsiye veya geniş terek ve kenarlıklı şapka kullanalım.
  • Açık renk giysileri tercih edelim. Çünkü bunlar ışığı yansıtır.
  • Güneşten koruyucu ürünleri bilinçli olarak kullanmaya çalışalım.
Yüz, omuz, ense ve boyun gibi daha yoğun olarak güneş ışınlarından etkilenen bölgeler sürekli güneşten koruyucu ürünler kullanılarak korunmalıdır.
Erişkinler deri tiplerine göre farklı koruma faktörlü ürünler kullanmalıdır.
Güneşten koruyucu ürünleri, güneşe çıkmadan yarım saat önce cildimize uygulamalıyız.
Güneş koruyucu kremleri cildimize yeterli miktarda ve kalınlıkta sürmeliyiz.
Güneşten koruyucu ürünler deriye eşit miktarda yedirilerek sürülmelidir.
Havuza veya denize sık sık girildiğinde, havlu ile kurulanıldığında ve terlendiğinde gün boyunca tekrarlanmalıdır.
  • Tedavi amacı ile doktor tarafından verilen kimi ilaçlar (antibiyotikler, doğum kontrol ilaçları vb.) derinin güneş ışınlarına karşı duyarlılığını artırır. Bu durumda doktorun önerileri doğrultusunda güneşten korunmak tercih edilmelidir.
  • Çocuklarda deri tipine bakılmadan yüksek faktörlü ürünler kullanılmalıdır.
3 yaşın altındaki çocuklar kesinlikle korunmasız güneşin altında bırakılmamalıdır.
Çocuklarda güneşten korunma yönteminin giysilerle (açık renk şapka ve tişört vb.) desteklenmesi gerekir.
Ailede okul çağına gelen çocuklara güneşten korunma yöntemleri anlatılmalı; güneşten koruyan ürünleri kullanmaları ve uygun giysileri giymeleri sağlanmalıdır.
Çocukların su kaybını önlemek amacıyla yeterli miktarda su içmeleri sağlanmalıdır.

İdeal bir güneş koruyucu nasıl olmalı?


  • Güneşten koruyan ürünlerin, yüksek miktarda güneş ışınlarını süzen UV-A ve UV-B
    filtreleri içermesi gerekiyor.
  • Deriye yüksek oranda emilimi olmalı
  • Nemlendirmeli,
  • Suya, denize, terlemeye, buharlaşmaya, sürtünmeye dayanıklı olmalı
  • Kokusuz ve renksiz olmalı
  • Etki süresi uzun, kullanımı kolay olmalıdır.

Hakkımda

1953 yılında Ankara'da doğdu.İlk ve orta öğretimini Samsunda tamamladıktan sonra 1988 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1989 yılında Uşak Karahallı Sağlık Ocağında pratisyen hekim olarak göreve başladı. 1990 yılında Ankara Gülhane Hastanesinde danışma hekimi olarak askerliğini bitirdi. 1994 yılında Ankara Numune Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar bölümünde uzmanlığını aldı.

1994-2010 yılları arasında Samsun Çarşamba Devlet Hastanesinde, 2010-2016 yılları arasında Fethiye Devlet Hastanesinde Deri ve Zührevi Hastalıkları uzmanı olarak çalıştı. 2016 yılında emekli oldu.
Evli 1 kız babasıdır.